Büyükelçi Gong:Ortak Çıkarlarımız Doğrultusunda Çin ve Türkiye Arasında Dostluk ve İşbirliği
2009/08/03

Çin-Türkiye ilişkisi bakımından, 2009 yılı öncekilere pek benzemeyen bir yol olmuştur. Türkiye Cumhurbaşkanı Gül’ün başarılı Çin gezisi, ikili ilişkilerde yeni bir zirveye işaret etmiş ve yeni bir işbirliği döneminin kapısını açmıştır. Fakat kısa bir zaman sonra, Kuzeybatı Çin’deki Xinjiang Uygur Özerk Bölgesindeki Urumçi’de meydana gelen 5 Temmuz olayları, Türkiye’de beklenmedik tepkilere yol açmış ve bu tepkiler, işbirliğine dayalı ilişkiye bir gölge düşürdü. Türk dostlarımdan birçoğu aynı soruyla karşıma çıktılar: “İkili ilişki mevcut zorluğu atlatabilir ve doğru gelişme yoluna geri dönebilir mi?” Cevabım olumludur, çünkü her iki ülkenin liderlerinin bu karmaşık durumla başa çıkmak için politik bilgelik ve diplomatik hünerlerine inanıyorum ve daha önemlisi, iki ülkenin uzun süreli dostluğu için sağlam bir temelin mevcut olduğuna inanıyorum. Bunlara inancımı hiç kaybetmedim.

1. Urumçi’de 5 Temmuz tarihinde meydana gelen olaylar, hemen hemen bütün Türk halkının dikkatini çekerek Xinjiang’’ı spot ışıkları altına koydu, fakat Xinjiang gerçekte nasıl bir yerdir?

Xinjiang dünyada benzersiz bir yerdir; burada Çin medeniyeti, Hint medeniyeti, antik Yunan ve Roma medeniyeti, Dicle ve Fırat Nehri Vadisi medeniyeti dâhil farklı medeniyetler karşılaşır ve birleşirler. Bunun bir sonucu olarak, Xinjiang çeşitli etnik gruplar ve zengin bir kültüre sahiptir. Bugün Xinjiang’da, ekonomik gelişmeyi ve kültürel devamlılığı gerçekleştirmek için birlikte çalışan 47 etnik grup yaşamaktadır.

Xinjiang’ın bugünkü durumu nedir? Bu konuda bazı rakamlar vermek isterim. Geçen 30 yıl boyunca, yıllık GSMH büyüme oranı ortalama % 10’dan fazla olmuş ve kişi başına GSMH 2008 yılında 2900 Amerikan Dolarını aşmıştır. Ekonomik gelişme, etnik kültürün daha iyi muhafaza edilmesi için, kültürel mirasların korunması için ve dinsel faaliyetlerin gelişmesi için sağlam bir fiziksel temel yaratmıştır. Birkaç hafta önce, Cumhurbaşkanı Gül Xinjiang’ı ziyaret ettiğinde, ona eşlik eden Türk gazeteciler ve milletvekilleri, camilerde ibadet eden farklı etnik gruplardan Müslümanlara tanık oldular, bölgedeki mucizevî ekonomik hareketlenmeyi gördüler ve farklı kültürlerin birlikte var olması ve kaynaşması tecrübesini yaşadılar. Cumhurbaşkanı Gül, Xinjiang Üniversitesinde bir konuşma yaptığında, değişik etnik gruplardan öğrenciler ve öğretim görevlileri, Türkiye’den gelen seçkin konuklarını hararetle alkışladılar. Birçok defa konuşma Çinceye daha tercüme bile edilmeden önce alkış yükseldi. Bu durum, yalnızca Çin halkıyla onun Türk dostları arasındaki yakınlığa değil, aynı zamanda Türk ve Uygur dilleri arasındaki benzerliğe de işaret ediyordu. Bazılarının dediği gibi Çin hükümeti Uygur halkının kendi dilini öğrenmesini yasaklamış olsaydı, dinleyiciler Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşmasını nasıl anlayabilirdi? Konuşmayı dinlemiş olan bütün Türk dostların Xinjiang’daki durumla ilgili olarak kendi anlayış ve değerlendirmelerinin olacağına inanıyorum.

2. Birçok kişi tarafından bana soruldu: “Xinjiang’daki terörist şiddet olayları niçin Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyaretinden hemen sonra meydana geldi?”

5 Temmuz Urumçi olayları hakkında çoğu Türklerin endişesini anlıyorum. Olayların masum kurbanları, onların etnik kimliği ne olursa olsun, hepsinden önce Çin vatandaşlarıdır. Çin halkı olaylardan dolayı başka herhangi bir ülkeden daha çok ıstırap ve üzüntü duymuştur. Şimdi Türk medyası Xinjiang’dan haber geçmektedir ve Türkiye’nin Çin Büyükelçisi Sayın Murat Selim Esenli de bölgede bir yerinde inceleme yapacaktır. İnanıyorum ki gerçekler kendilerini gösterecek ve sonunda herkesçe bilinecektir.

3. Çin-Türkiye ilişkisinin geleceği nerede yatıyor?

İkili ilişkilerde bugünkü zikzaklara rağmen, her iki taraf, geçmişi bırakmak ve yeni bir sayfa çevirmek için siyasi bir karar vermişlerdir. Bunun sebebi, ulusal egemenliğin ve toprak bütünlüğünün korunması, ayrılıkçı ve terörist güçlere karşı mücadele edilmesi, bölgedeki sıcak konulara bir çözüm bulmanın kolaylaştırılması ve uluslararası sistemde reformun hızlandırılması konularında iki ülkenin birbirlerine ihtiyacı olduğu yolundaki görüş birliğinde yatmaktadır. Özellikle, finansal kriz bağlamında, her ikisi de G20’nin üyeleri olan Çin ve Türkiye, krizin etkileriyle başa çıkılması ve ekonomik büyümenin tekrar sağlanmasında birbirlerine ihtiyaç duymaktadır. Bu husus, ikili ilişkilerin stratejik anlamını daha da zenginleştirmiştir.

Diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana geçen 30 yılı aşkın dönemde, her iki hükümetin ve halkın ortak gayretleriyle, ikili ilişkilerde büyük başarılar kaydedilmiştir. Cumhurbaşkanı Gül’ün Çin ziyareti Çin-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi için yeni bir istikamet belirlemiştir. Karşılıklı fayda getiren işbirliği ve ortak gelişme bizim ortak amacımız haline gelmiştir. Ziyaret esnasında, toplam değeri 15 milyar Amerikan Doları olan 7 ikili işbirliği belgesi imzalandı. Ziyaret aşağıdaki 5 alanda ikili işbirliğinin yolunu açtı:

--Enerji. Bu alanda ikili işbirliği üzerine yapılan anlaşmaya göre, Çin hükümeti, şirketleri Türkiye’de nükleer enerji, termal enerji ve yenilenebilir enerji sektörlerinde yatırım yapmaya teşvik edecektir. 2020 yılından önce, Türkiye’nin enerji sektöründe yatırım talebi 120 milyar Amerikan Dolarına çıkacaktır. Çin, sermaye veya teknoloji konusunda Türkiye için güvenilir bir ortak olabilir.

--Altyapı inşaatı. Gelecek 15 yılda, Türkiye’nin altyapı inşaatı alanında yatırım talebi 150 milyar Amerikan Dolarına ulaşacaktır. Halen, altyapı inşaatı ve proje müteahhitliği vb. konularda işbirliği üzerine anlaşmalar imzalanması hakkında istişareler iki taraf arasında sürmekte ve işbirliğine yönelik finansman üzerine kurumsal düzenlemeler yapılmaktadır.

--Finansal işbirliği. Cumhurbaşkanı Gül’ün Çin ziyareti esnasında, Çin’in İhracat-İthalat Bankası, 3 Türk bankasıyla toplam 800 milyon Amerikan Doları değerinde Ticaret Finansmanı Kredi Hattı Üzerine Çerçeve Anlaşmaları imzaladı. Bu anlaşmalar, Türkiye’de telekomünikasyon, dış ticaret ve altyapı inşaatının gelişimine büyük ölçüde yararlı olacaktır. Anlaşmalara göre, Türk şirketleri kredi olanaklarına daha rahat erişebilecek, böylece dış ticaret kolaylaşacaktır. Halen, bazı Çinli yatırım şirketleri ve bankalar Türk finans kurumlarıyla işbirliği etme iradesini göstermişlerdir. Finans alanında ikili işbirliğinin parlak bir geleceği vardır.

--Teknoloji AR-GE ve Transferi. Uluslararası rekabet gücüne sahip bir grup yüksek teknoloji şirketi, Türk tarafıyla birlikte AR-GE merkezleri kurmaya ve teknoloji transferini hızlandırmaya hazırdır. Kısa bir zaman önce, dünyada ilk 3 arasında yer alan Çin’in Huawei Şirketi, Avrupa ve Orta Asya piyasası için Türkiye’de bir AR-GE merkezi kurabilmesine olanak veren bir stratejik işbirliği anlaşmasını Türkiye’nin Yatırım Destek ve Promosyon Ajansıyla imzaladı. Buna ek olarak, Qinghua Tongfang gibi başka Çinli şirketler de Türkiye’de AR-GE merkezleri kurmayı ve Avrupa piyasasını araştırmak için Türk ortaklarıyla çalışmayı planlamaktadır.

--Turizm. Bu alanda zengin kaynaklarıyla Türkiye dünyaca tanınan bir turist rotasıdır. Her yıl farklı ülkelerden Türkiye’ye gelen 20 milyonu aşkın turistin 2008’de sadece 70.000’i Çin’den geldi. Halbuki aynı yılda Çin’den yurt dışına giden turistlerin toplam sayısı 45,84 milyondu. Çin’in 1,3 milyarlık nüfusu ve kesintisiz hızlı ekonomik büyümesi dikkate alınırsa, Türk turizm piyasası için Çin’den gelecek potansiyelin boyutu çok açıktır. Her 1000 Çinli’den birinin turizm amacıyla Türkiye’ye geldiğini hayal ediniz. Toplam sayı 1,3 milyon kadar yüksek olacaktır.

Benim görüşümde, mevcut finansal kriz ortamında, yukarıda belirtilen alanlarda ikili işbirliği, sadece Çin’e faydalı olmayacak, aynı zamanda uluslararası finans krizi bataklığından çıkmak için mücadele eden Türkiye için de çok anlamlı olacaktır.

Asya kıtasının doğu ve batı uçlarında yer alan Çin ve Türkiye, sermaye, piyasa, teknoloji ve jeo-ekonomi bakımından birbirlerine muhtaçtır. Bu temel faktörün bir sonucu olarak, birbirimize karşı stratejik bir yaklaşım benimsiyoruz. Sorunlara rağmen, inanıyoruz ki dostluk, ikili ilişkilerin temel direği olmaya devam edecektir ve işbirliği iki ülkenin uzun vadeli çıkarlarının gereğidir. İki ülke arasındaki işbirliğine engel olan herhangi bir söz veya başka şey, sonunda yok olup gidecektir. Asya kıtasının iki ucunda, İpek Yolu üzerinde 2000 yılı aşkın bir zamandır çınlayan deve çanları hiç susmamıştır ve susmayacaktır.

中华人民共和国驻土耳其共和国大使馆 版权所有 京ICP备06038296号 京公网安备110105002097
http://tr.china-embassy.gov.cn